Beggining
File
Contact
Subscribe our Feed
Blogger
Beggining
Beggining
Beggining

3 May 2010

Diyarbakırspor 1-3 Beşiktaş


Geçen hafta sezonu kapatıp tatile çıkmıştım. Ama hem garip kaideler sayesinde Manisaspor maçının seyircili oynanacak olması, hem de bu akşam bölüm bölüm eğlendiren Beşiktaş futbolu ışıkları loş da olsa yeniden açtı. İlk 20 dakikada Nihat-Tello birlikteliğinden üretilen pozisyon haricinde beklediğim gibi maç oluyordu: Kasvetli boş tribünler, sezon seyrinde olduğundan daha sıkıcı bir Beşiktaş, kapasitesi iyice sınırlanmış takıma eklenen fazladan stresle iyice telaşlanan bir Diyarbakırspor... Oyunu birkaç oyuncunun iştahı değiştirdi. Bunlardan biri sezon boyu olduğu gibi Toraman, diğeri ise sürpriz şekilde Nihat'tı. Necip, İsmail ve Rıdvan üçlüsü ise şans buldukları bu maçın hem fikren hem de ortam itibariyle rahat olmasından faydalanarak kendilerini kısıtlamadan oynadılar. Bu da Beşiktaş hücumlarına hiç alışılmadık bir çeşitlilik kazandırdı.Takım sene boyu bu denli efektif duran top kullansa şimdilerde 70 puana yaklaşmış olabilirdi. Nihat'ın ortasıyla gelen ilk gol, direkten dönen Nihat şutu, kale içine giden kornerler hepsi takımın sezon ortalamasının üzerindeydi. Nihat hala takımla senkron sorunu yaşasa da sağ ayağının çalışır durumda olduğunu görmek çok sevindirici. Doğru koşu yaptığında onu ödüllendirecek santrafor Bobo'yla oynuyor olacak, yeter ki kötü hatıraları silmek adına bu yaz çok gayret etsin. Şu yazı iyi geçirsin, biz bu sezonu siler atarız. Unutturmak, unutmaktan kolaydır. Necip Uysal bu maçta rakip ceza sahasına en çok dalış yapan orta saha adamıydı. İkinci golden önce Bobo'ya attığı ölçülü pas Ankaragücü deplasmanındaki kötü oyununu siler. Bobo güzel aldı, önünü boşalttı ve golü attırdı. Üçüncü goldeki ön direk- arka direk koşuları, Ernst'in içeri dalışı ve Tello'nun gol koşusu bu maçın zirve anıdır. Son 5 dakika Rıdvan Şimşek benim yıl boyu zikrettiğim yerde, yani sağ önde oynadı. Bir kıvılcım göremedik tabii, ama en azından bu seçimin Denizli'nin aklının bir köşesinde olduğunu gördük. İsmail ve Rıdvan'ın esasen bek orijinli olmamaları Beşiktaş kadrosuna esneklik kazandırır. Diğer yandan bu maçtaki gibi çift dış bek seçimlerini önümüzdekini sene yine sık görmeyeceğiz.

Sivok yine savunmanın esas adamı rolünde hata yaptı. Rıdvan ofsaytı bozdu, Rüştü kalesini gereksizce boşlattı, Tazemata'nın golü geldi. Derecelendirme yaparsam eğer ikincil savunma elemanı, yani süpürücü rolünde Sivok'a sezon boyu güvenirim. Toraman'a bu rolde sezon boyu güvenemem, ama ihtiyaç olduğunda savunma tandemini de orta sahayı da kotarır. Esas rolü sağ bektir, ben Toraman'ın en çok sağ bek halinden memnunum. Onun da çok yönlü olması kadroya esneklik kazandırıyor, ama yine de en az 1 yerli stopere (Kaş'ın Getafe'ye döneceğini varsayarsak) daha ihtiyaç var. Atınç Nukan bir süredir A takımla çalışıyor, ama 93 doğumlu bir stoper için henüz çok erken. Toplu oyun yeteneği başka bir şeydir, zeka apayrı bir haslettir; yaşa-başa bakmadan kendini gösterir. Ama iyi savunmacı olmak emek ister, zaman ister. Atınç eğer bu haliyle A takıma çıkarsa harcanır, o nadide fiziğine yazık olur, erkenden yaftalanır. Denizli, Atınç'la profesyonel sözleşme imzalanmasını sağladı, sanırım şimdilik yalnızca onu önemsediğini gösteriyor.

Matteo Ferrari konusunda bir karar verilmeli. Eğer takım son 2 ayda iflas eden düzen üzerinden yeni oyuncularla başkalaşma yolunu seçecekse Ferrari'nin bizimle kalmasında sakınca yok. Muhtemelen radikal değişim olmayacak, zaten vergi borcu vs. şimdiden saçmalıklar aldı başını yürüdü. Transfer süreci de geçen 6 yılda olduğu gibi aynı şuursuzlukla geçirilecektir. Kaça aldıkları, ne şekilde olduğu gerçekten umrumda değil. Adı geçenlerden mesela Quaresma'yı alsınlar, izleyelim. Aklı başında herkes bu transferin taşıdığı yüksek riskin farkında olarak daha makul işlere yönelinmesi gerektiğini bilir, ama işler maalesef öyle yürümez. Bir de üzerine yeri gelince adam yerine konulmazsınız, yeri gelince camia olursunuz. İki gün sonra toplum her şeye eyvallah dediğinden ve yerellikten gelen Beşiktaşlılık artık takıntı halini almışken çelişkiler içerisinde bir şekilde yaşamaya devam eden güzellikleri bulup çıkarmak, eğer imkan varsa onları diğer insanlara da göstermeye çalışmak benim şiarımdır. Ben Volkan Şen ya da Ozan İpek'ten birini mutlaka ama mutlaka takımda görmek istiyorum. İçe-dışa çalım atabilen yüksek performanslı bir kenar adamıyla ikinci forvet Nihat üzerinden bir yeni hücum hattı oluşabilir. Gordon bir şekilde hallolur, ama Zapo'nun da Bursa'da kalması sağlanmalı. Tabata da Eskişehir'e gidebilir, artık 8 milyon avro benim umrumda değil. Hakan Arıkan ve Serdar Özkan kendileri bilirler, eğer umduğum transferler yapılırsa Serdar bir kayıp olmaz. Aşağıdan gelen Erkan Kaş var, A takımda aynı anda oyuna genişlik ve uzunluk katabilen kenar adamları olursa eğer Erkan rotasyonda forma bulabilir. Şimdilik fikirler böyle, son iki maç muğlak kalan bazı hususları netleştirecektir.

Beşiktaş 02/03 sezonundaki yenilmezlik ünvanını Diyarbakır'da bırakmıştı. Bobo ilk kez Diyarbakır Atatürk Stadı'nda Beşiktaş forması giymiş, ilk golünü soldaki kaleye atmıştı. Birinin üzerinden 7 yıl, diğerinden 4 yıl geçmiş. Diyarbakırspor yine küme düştü. Çözümün değil sorunun bir parçası haline getirilen bu takım yine küme düşüyor, yine kendi kendini bitiriyor. Umarım şu kulübün başına gerçekten futbola değer veren birileri gelir. Bu sayede kulüp yalnızca sahadaki başarısıyla gündem olur ve bu sayede çözüme katkıda bulunmaya başlar.

Share |

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz...