Beggining
File
Contact
Subscribe our Feed
Blogger
Beggining
Beggining
Beggining

13 Nis 2011

Kasımpaşa'nın "Delikanlılar Korosu"

Beşiktaş-Kasımpaşa maçından söz edeceğim ama yazının futbolla "ilgisi yok". Bunun maçın aman aman bir futbola sahne olmamasıyla da "ilgisi yok". Bir tuhaf duruma tanık olduk, maç boyunca... Bunu konuşmak lazım.
Kasımpaşa taraftarı, 30 yıldır tribünlerde, televizyonda maç seyreden bu satırların yazarının şimdiye kadar neredeyse hiç tanık olmadığı ölçüde rakibine küfür etti. Hatta, 90 dakikalık maçın 70 dakikası boyunca ana-avrat düz gitti desem, abartılı olmaz. Bizler de televizyonda bunu dinlemek zorunda kaldık. (Enteresan olan şu ki, bugün hiçbir gazetede bu konuyla ilgili yazılmış tek satır yok. Spor medyası olayın cereyan ettiği stadın isminden ürkmüş olabilir mi?!)

Baştan söyleyeyim; "küfürlü tezahürata karşıyım" gibi boş bir laf edecek değilim. Elbette olmasa iyi olur ama, malum, küfür bu memleketin bir hakikati... Gündelik konuşmalarda neredeyse "bağlaç" yerine kullanılan küfürler var. Aslında "memleketin" demek de doğru değil; dünyanın hemen her yerinde erkekler âleminin çiğnediği sakız dersek, daha hakkaniyetli olur. Eh, tribünler de esasen bir erkek âlemi olduğuna göre, futbol gibi rekabetin ve gerilimin kol gezdiği bir oyunda "delikanlılar korosundan" nezaket beklemek yersiz kaçar.
Kasımpaşa taraftarına dönersek... Küfürlü tezahüratın hemen her türlüsünü yaptıkları gibi, Beşiktaş taraftarının bu sezon liste başı şarkısı "Gücüne güç katmaya geldik"i, (elbette sözlerinin "belaltı" versiyonuyla) bıkmadan, usanmadan icrâ ettiler. Hatta bu tezahürat, maçın sonlarına doğru artık patolojik bir boyut kazandı. Söyledikçe coştular, kendi seslerinin büyüsüne kapılıp adeta trans hale geçtiler.

Küçük bir taraftar kitlesi (Kasımpaşalıları kastediyorum), kümede kalma mücadelesi veren takımını desteklemek yerine neden ısrarla rakibine küfretmeyi seçer? Üstelik ortada bunu gerektiren bir şey yokken. Tamam, şöyle şöyle olsaydı rakip küfürü hakederdi, demiyorum. Ama ne bileyim, Beşiktaş çok sert oynasa... taraftarı durduk yere küfür etmeye başlasa... ya da hakem maçı çığırından çıkarsa... ve benzeri durumlarda tribün insanının diline hâkim olamaması mümkündür; ortamı bilenler duymazdan gelebilir, sineye çeker. Lâkin söz konusu maçta bunların hiçbiri olmadı. Öyleyse neden?

Sanırım, küçük ya da aslında küçük ama kendilerinin büyük olduğunu düşünen bazı taraftar topluluklarının bir "Çarşı takıntısı" var. (Burada "küçük" derken daha ziyade nicelikten söz ediyorum.) Çarşı'ya (ya da daha genel anlamda Beşiktaş taraftarına) "sıkı" rakip olduklarında, adeta rüştlerini ispat etmiş gibi oluyorlar. Yani şu ya da bu düzeyde Çarşı'ya meydan okumak, onlar için bir tür "büyük taraftar sertifikası" yerine geçiyor. (Bu meydan okumanın, tribünde yapılan tezahürattan sokak şiddetine meyletmeye uzanan bir skalada olduğunu hatırlatmak lazım.)
Muhtemelen Kasımpaşalılar da böyle düşündüler. "İşte, herkesin sözünü ettiği Çarşı, Recep Tayyip Erdoğan Stadı'na gelmiş; şunlara hadlerini bildirelim! Kim daha büyükmüş, âlem görsün!" gibi çocukça bir duygu... Bunun yolunun, namütenahi küfür etmekten geçtiğini sanacak kadar da tribün dünyasının uzağındalar.
Çarşı dediğimiz hadise, futbol dünyasında bugün sahip olduğu itibarı rakibine küfür ederek kazanmadı. Sevenine ve sevmeyenine sorun. 1) Hemen her şart altında takımını desteklemekteki ısrarı; 2) Futbol izleyicisinin genellikle uzak durduğu sosyal meselelerde sesini yükseltmesi, diyeceklerdir. Ve tabii herkes kendi meşrebince başka gerekçeler sayabilir... Ama kimse "çok iyi küfür ediyorlar" demez.

Öyleyse, Çarşı'ya meydan okuyacaksanız –hadi sosyal sorumluluktan falan vazgeçtim- can havliyle oynayan takımınıza destek verin. Sesinizi, enerjinizi takımınıza güç katmak için harcarsanız, küme düşseniz bile mahallenizin şanı yürür. "Çocuklar ellerinden geleni yaptılar" derler.

Adnan Bostancıoğlu

Share |

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz...