Mahmut Özgener denen şahsiyetsiz kukla 29 senedir alamadığınız kupayı her türlü engellemelerinize rağmen kazandıktan sonra yüzündeki ifadeyi görmek en büyük arzumdur bunu iyi bilesin...
Uğur Meleke , Quaresma'nın trivela vuruşlarıyla ilgili trivelayı Quaresma'nın uydurduğunu ve dünyada bizden başka bilen olmadığını söyledi.Genel olarak tarafsız yorumlarıyla tanınan Uğur Meleke'nin bu yorumlarını bulunduğu kanalda koltuğunu sağlama almaya çalışmasına ve sonunun başkalarına benzemesini istememesine bağlıyorum ve Quaresma'nın UEFA.com'da verdiği trivela eğitim videosunu izlemesini tavsiye ediyorum.
Sao Paulo'nun golcü kalecisi Rogerio Ceni 100'ler kulübüne Trabzonsporlı ''golcü'' Umut Bulut'tan önce girmeyi başardı.
Son günlerde herkes bir desibeldir tutturmuş gidiyor. İnsanlar son günlerde daha çok merak saldı bu desibele.Ee kolay değil tabii, rekor meselesi var ortada. Hem Galatasaray taraftarı hem de Fenerbahçe maçında. Takip edilmez mi? Haber yapılmaz mı? Yaptılar zaten, işlediler. Hem de ne işlediler ama. Her gazetede koreografi şovun yanında bir desibel muhabbeti, her köşede geleceği Lig Tv Hd yayını gibi gören spor muhabirleri yazdı bu olayı. Hani biraz daha zorlasalar ölçüm yapılması için maç yaptıracaklardı diyelim. 2005 yılından beri 132 desibel ile övünen Beşiktaş taraftarının rekorunun bir kenara atılması da bu saatte başladı işte. Dünya spor basınını ayağa kaldırmış bir rekor ufak spor gazeteleri tarafından kaale alınmıyordu.Yoğun mailler sonucu ulaşılan çeşitli basın kaynakları ''Biz öyle bir rakam tanımıyoruz modlarına girdiler, Guiness ölçmezse olmaz'' dediler. Zaten varlığı bile önemsizdi hep arka planlardaydı laf aralarında geçerdi. ''Haa Beşiktaş taraftarı'da 132 desibel yapmış'' diye söylenirdi hep en son bilgi olarak. Maç gününde ortaya çıkan yazılar ve anonscu zatın sözleri Galatasaray'lıların bu olaya bakış açısını da özetliyordu. Beşiktaş taraftarında bir hastalık vardır. 3-4'den sonra her sene Kadıköy'e gider hakemle-makemle yenilir sonra ''Olsun olm innettik ya orayı o yeter'' derler. Ha işte aynı şey o gün de oldu. Futbol ve skordan birşey beklemeyen Galatasaray taraftarı gözünü sadece koreografi ve desibel rekoru kırmaya dikmişti. Skorboardda yazılan ''rekor için ıslıklıyoruz'' yazıları millete malzeme vermemek için geç de olsa kaldırıldı gidenlerin anlattığına göre. Yine gidenlerin anlattığına göre ilk 45 dakikaya kadar yapılan üç ölçümden elektronik ıslık yardımıyla 131.76 gibi bir rakam çıktı. 132.13'lük rekoru kıramadıklarını gören Beşiktaş taraftarı haklı bir gurur yaşadı, kolay değildi o gün orada o sesi çıkaranların yarısı kadar bile yoktu o rekoru kıranlar 2005'te. Herkes kendinden bekleneni yaptı, bu rakam yeni rekor olarak lanse edildi. 132.13 desibel ise basının gözünde 'şehir efsanesi' iken 'mahalle efsanesi'ne dönüştü fakat 'mahalle efsaneci'leri bilmiyor ama 132 yapanları coşturan şey ; takıma olan sevgiyi örgütleyen bir 'abi'yken rekorcuları coşturan şey hayatlarında ilk defa gördükleri küçük bir makineydı.
Heyecanlı, stres dolu bir haftayı daha geride bıraktık. Bu hafta neler olmadı ki hayatımınız futbola bakan kısmında? Schuster takıma elveda dedi, Beşiktaş’ın çocuğu Tayfur takımın başına getirildi. Cuma günü ilginç bir derbi yaşandı, güya ses rekoru kırıldı vesaire vesaire. Neyse ki mutlu, huzurlu geldi sonu.
Schuster'in istifasının "Tsunami" yaratacağı görüşünün etkin olduğu bir haftaydı. Taraftarlar ani gelen bu felaket karşısında paniğe kapıldılar, çok sevdikleri yıldızlarının, dalgalara kapılarak, Avrupa'nın deniz gören ülkelerine kadar sürüklenecekleri korkusunu yaşayarak maça geldiler.
İyi oyunculardan kurulu kötü bir takımımız olduğu T'su'nami götürmez bir gerçekti. Sezon başından bu yana istediklerini sahaya yansıtamayan, vermiş olduğu ilk pozisyonda topu ağlarında bulan bir takım izledik. Nitekim dün gece Kayserispor takımı ceza sahasının çimlerine ilk ayak bastığı anda golle buluştu ve her zaman olduğu gibi maça 1-0 mağlup durumda başladık.. Tsunami Dolmabahçe kıyılarına kadar gelmişti.
Taraftarlar gerek bir gece önce Galatasaray tribünlerinin desibel rekoruna kafayı taktığından, gerekse yaralı halde geldikleri tribünde, "kendilerini kurtaracak bir ekibe" seslerini duyurabilme arzusu ve motivasyonundan takımlarını uzun bir aradan sonra tekrar yüksek desibelle desteklediler. Bkz. " Burası kapalı herkes kendine gelsin "
Bu dakikadan sonra futbolcuların "onur" mücadelesi başladı. Necip'in önderliğinde başlayan "kurtarma operasyonu" dakikalar ilerledikçe daha fazla can kurtaracaktı. Almeida topla ilk buluştuğu anda Quaresma'nın yardım elini sıkıca tutarak takımını biraz yukarıya çekti. Daha sonra Simao'un ortasında " son haftaların maç bittikten sonra oyuna dahil olan " oyuncusu Ernst'in yardım eli göründü. Sonra Dr. Quaresma geldi felaket bölgesine. Tribünde iyileşmeyi bekleyen binlerce kişiyi daha önce görülmemiş bir yöntemle sağlığına kavuşturdu. Operasyon başarıyla tamamlanmıştı.
İnönü'de Kayseri'ye karşı dayısız Beşiktaşımız Beşiktaş'ın Çocuğu Tayfur Havutçu tezahüratlarıyla yeni bir 90 dakikaya başladı.Fütursuzca ataklar yoktu ama top kontolü bizdeydi ve güvenlikli bir oyun yapısıyla sahadaydık.İlk yarının ortalarında şanssız olarak nitelendirilebilecek Ekrem Dağ ile Zalayeta'nın arasına gelen topta 1-0 yenik duruma düştük.