Olimpiyat stadında bir 90 dakika başlamıştı.Tribünler dolu hava soğuktu.Ersan ve İsmail'in sakatlığından ve de Hilbert'in kart cezalısı olmasından dolayı sıkıntılıydık.Bekler Üzülmez ve Ekrem olunca da kafayı yememek elde değildi.
Almeida'ya yapılan fauller,Simao'ya atılan tekmelerden bunalan Beşiktaş bir de Cenk'in hatası ile evlere şenlik bir gol gördü kalesinde.Dakika 45 olunca 1.devre maçında İnönü'de yine dk.45'te İBB li oyuncuyu oyundan atmayan hakem Aurelio'yu hiç düşünmeden ihraç etti.
İkinci yarı başladı ve 10 kişi Beşiktaş dk.65'te Simao'nun serbest vuruştan attığı golle durumu 1-1 e getirdi.
Gökhan Ünal'ın , İbrahim Toroman'ın hayalarına arkadan attığı tekmeye susan hakem müsvettesi maçı kaybetmemiz için elinden geleni yapmaya devam ediyordu.
İpneliklerine bir yenisini daha eklemek için Schuster'i küfür ettiği gerekçesiyle soyunma odasına gönderdi.Ancak öyle birşey olmamıştı.Maç sonunda Schuster'in de söylediği gibi.Bir takım masabaşı işler vardı artık.
Amacına ulaşmak için son bir nokta kalmıştı önünde hakem dörtlüsünün.Bayrağı bir tarafına soktuğundan olsa gerek kaldıramadağından dolayı son saniyede Belediye atmıştı golü.
Ben Beşiktaşımı seyretmekten zevk alıyordum.Ama bir itirazım vardı.Beşiktaşımı bu yavşaklarla aynı sahada görmekten iğreniyordum.Son olarak F. Aydinus,1.Yardimci Serkan Ok,Beşiktaş'ı eleştirmek için salyalarını akıtan bir takım basın mensupları,her Beşiktaş maçında götünü yırtan ama Galatasaray'a karşı kedi gibi olan Abdullah Avcı ve takımı allahınızdan bulun...
Not: Schuster: Hakem küfür ettiğimi iddia etti, ancak bence Türkçe bilmiyorum...!
Stadın yenilenmesi yine gündemde.Proje ile ilgili son gelen fotograflar bunlar.Bir degişiklik var mı bilinmiyor ama Muhtemelen benzer bir stad yapılacak(Tabi izin gelirse).
Eski acık sabit kalacak.Diger tribünler Yenilenecek.42000-45000 arası kapasite bekleniyor.Muhtemelen otelde olması bekleniyor içerisinde.Stadın üstü kapanır-acılır olacak.
Stadın etrafı camla kaplanacak.Loca sayısı da 120 ye cıkacak.
Stadın yenilenmesini istemiyorum ama neyse Karar cıktıktan sonra konuşuruz artık!
Herşey hızla tüketildi, bitirildi ve bitirilmekte. Sevgiler ehlileştirilip yöneldiği hedefler sahteleştirilmekte. Takımını seven taraftar bile evinde kedi köpek besleyen hayvanseverler kadar demode ve çevre için rahatsızlık verici kabul edilmeye başlandı. Onlara sevdalarının birebir çakmaları sunulmakta ki sevgilerde o yöne evrilsin, kimseciklere bir zararı dokunmadan akıllı uslu sevmelerini icra edip ceplerindekileri sökülsün. Çünkü çakma sevda objeleri son model ileri teknoloji endüstriyel ürünler olduklarından masrafları ve maliyetleri de yüksek oluyor haliyle.
Bütün bunlar tezgahlanıp ince ince kurgulanırken, pireler berber ve develer tellal kadrosunda sanatlarını şevkle icra etmektelerken, birileri çıkıveriyor ortaya gündoğdu diyerek, orijinal sevdalarıyla; bayrak açıp yürüyor, bağırıyorlar, dövüşüyorlar…
Diyorlar ki; Alın kupalarınızı başınıza çalın.
Diyorlar ki; Hak, adalet, müsavat (eşitlik)…
Diyorlar ki; Şerefli ikincilik…
Diyorlar ki; Hakkımız… Şerefimiz…
Diyorlar ki; Siz o yandaysanız biz bu yandayız…
Diyorlar ki; Son barikati geçemeyeceksiniz…
Ve diyorlar ki; Alın son model oyuncaklarınızı, borazanlarınızı… Alın köpeklerinizi, bekçilerinizi, büyüklerinizi, küçüklerinizi… Şifreye, kilide vurun sevgilerinizi… Defolun gidin ulan…
Biz; Aşkımızın bembeyaz kalması uğruna Hepimiz siyahız ulan…
ÖLÜMLE YAŞAMI AYIRAN ÇİZGİ SİYAHLA BEYAZI AYIRAMAZ Kİ…
Ayırabilir mi!
HALKIN TAKIMI
Saçma bir şekilde Efes'e yenildiğimizde bile anlamıştık bu takımın aslında kötü olmadığını zamanla çok daha iyi yerlerde olacağını. Bugün sahada yavaş yavaş oyun sistemi oturan ve birkaç hafta içinde de Fenerbahçe ile kapışacak seviyeye gelebilecek bir Beşiktaş vardı. Ergin Ataman'a ne kadar teşekkür etsek azdır. Hiçbir Galatasaraylı Beşiktaşlıların kalbinde böyle bir yer edinemezdi herhalde. Şimdiden taraftarlar final oynarız diye düşünüyor. İnanalım, neden olmasın.
Yürüyüş güzel, dayanışma güzel ama ortada bir sorun var. Konuya kıyısından köşesinden bulaşan herkesin ağzında bir AKP protestosudur gidiyor ki sakatlık tam da burada. Meseleyi bu şekilde ortaya koyarsanız hayatında futbol topunu yakından görmemiş tüm AKP karşıtı köşe yazarlarını dahi yanınızda buluverirsiniz ki toprağın nemi kaybolduğu zaman derinlere kaçan solucanlar gibidir bu tipler. Yarın AKP ile ilgisi olmayan bir sıkıntıda hukuk adına arasanız dahi ilaç için bunların tekini bile bulamazsınız; hatta size holigan, serseri, çapulcu diye ilk saldıranlar da bunlar olursa şaşırmayın.
Stadyumda tepki koyanların meramı AKP ye karşı ya da Tayyip'e karşı bir tavır koymak mıdır yoksa başka motivasyonları da var mıdır bilemiyorum ama Halkın Takımı felsefesi meseleye bu denli dar yaklaşmaz. AKP ve hükümeti sıradan bir yürütme organıdır; hem de kelimenin en geniş anlamıyla YÜRÜTME...
Bu olayda da ortada açık bir yürütme ve evsahibini bastıran bir yüzsüzlük söz konusudur. 2 milyarlık bir rant kapısına yani koskoca kaza el konulmuş karşılığında 300-400 milyonluk (600 rakamı bir yalandır) süslü bir tavuk müsveddesi verilip karşılığında minnet beklenmektedir taraftardan. Bu yüzsüzlüğe yol açan cesareti ise bunlara veren sevgilisiyle rahat rahat maça gidemediğinden, kapıdaki köfteciden, kıçının üşümesinden, çişini rahat yapamamaktan şikayet eden taraftarın bizatihi ta kendisidir. Bu taleplerin çözümünü öz değerlerini ona buna ihale ederek sağlayanlara ses çıkarmazsan özgür sokak köpeğiyle zincire vurulmuş, süslü tasması boynunda besili bahçe köpeği olmak arasında tercih şansın bile kalmaz. (Buradaki teşbihe kafayı takanlara sözüm yok.)
Bizim Galatasaray taraftarına verdiğimiz desteğin arkasında; gerçek taraftarı bertaraf ederek tribünlerden uzaklaştırmaya, yerine semiz ve arındırılmış futbol müşterisini yerleştirme amacını güden endüstriyel futbol sermayesine olan karşıtlığımız yatmaktadır, onun sopalarına ve yürütme organlarına muhalefet değil. Meseleyi AKP karşıtlığına indirgemek bizler için hedef küçültmek olur. Bugün AKP, yarın CHP, öbür gün bilmemne P olur ama ardındaki asıl güç hep aynı kalır. AKP hükümeti ve onun Başbakanı bu işten hallice bir komisyon karşılığı icraat ederek sebeplenen basit bir aracıdan başka bir şey değildir. Tali (ikincil) çelişkileri güneşe çıkarıp temel çelişkiyi görmezden gelmek ya da hiç görmemek baltayı odunun beline değil taşa vurmak olur, olan da önümüze atılan takoza değil elimizdeki baltaya olur.
HAKAN KİREZCİ
HALKIN TAKIMI DERGİ EDİTÖRÜ
"Gelemem kuzenimle cuma akşamı maç izlicem." dedim. "İyi o zaman 29 yaşına gelince de kuzeninle maç izlersin." dedi bir arkadaş.
Maç günüydü, eve geldim abim Guti formasını giymişti benden önce. Onu takiben ben de Quaresma formamı giydim yeni kadroya sahip olan Beşiktaş'ın ilk maçının heyecanı ile. Ardından kuzenim de geldi maç öncesi yorumlar başladı. Bir yanım korkuyor bir yanım da çok rahattı. Yani içimden bir ses "hepsi sakatlancak" diğer bir ses ise "rahat ol ya zor geçse de maç 2-1 3-2 alırız" diyordu. Maçın başlaması ile karakartalların kanatlarını açıp havalandığını gördüm. Ali Ece yazmıştı birkaç gün önce Beşiktaş Karakartal lakabını zaten bir Fenerbahçe maçı öncesi üstüste yaptığı kanat akınları ile almıştı. Bu maçta öyle bir maç olacaktı. Zaten ilk kornerden gelen ilk gol, Q7'nin trivela ortası ile takımın Almanları kadar çalışkan Nobre'nin kafa şutunda top ağlara gidecekken yapılan penaltıdan gelen 2. gol ve İsmail'in yine ceza sahası içinde sıfıra inip yaptığı ortadan da bir gol gelince anladım ki bu maç öyle bir maç. İzlerken yorulduğumu bile hissettirdi Beşiktaş bana. Bir ara şımarıp gol atmaktan sıkıldım ve o ana kadar yapılan yorumları okudum. Herkes 17de 17yi ya da Barcelona gibi Beşiktaş'ı konuşuyordu. Ama şimdi iyice düşünüp zafer sarhoşluğunu ve şımarıklığı üstümüzden atıp ciddi bir değerlendirme yapmamız gerekiyor. Bu takım ne Barcelona ne de Real Madrid. Evet belki bugün Güntekin Onay'ın dediği gibi Liverpool'dan daha iyi bir takım. Şunu unutmamak gerekir ki Barcelona bile 17de 17 yapamadı. Hayalleri bir kenara bırakalım onlara bağlanmayalım sadece futbolun güzelliğini çirkin Türkiye Liginde gözler önüne seren tek takım Beşiktaş'ı karşılıksız sevgi ile izleyelim. 17de 10 yapsa bile gelecekteki Beşiktaş'ın henüz tam oturmamış hali bu takım.
Ve en son olarak, evet ben 29 yaşımda da içinde kimin Beşiktaş aşkı ölmemiş ise onla maç izlerim. 29 da değil o günleri görebilirsem 69 79 89 99 yaşımda da aynı heyecanla izlerim çünkü Beşiktaş benim çocukluk aşkım, hala kimseye aşık olamayacak kadar aşığım.
